Üye Girişi

Üye Girişi

İkonlar, Deliler ve Siyaset

03 Oca 2019

Klasik İslami literatürümüz menkıbelerle örülüdür. Birincil dini kaynaklar pek itibar görmez; sohbetlerde, çocuğun dini terbiyesinde, takvim yapraklarında, hatta bugünlerde youtube üzerinden yapılan tarikat neşriyatında menkıbelerin tuttuğu yer, ayet ve hadislerden daha geniştir. 

Bunun elbette birçok nedeni var: Beyin hikayeleştirilmiş mesajları, soyut ifadelerden daha iyi algılar, örneğin. Fakat bu yazıda önemseyeceğimiz neden bir diğeri: Bizim gibi kültürlerde (kolektif, yüksek bağlamlı, cemaat özelliği gösteren, güç aralığının ve dişiliğin yaygın olduğu) kişisel kanaat sahibi olmak olumsuz bir şeydir. "Kendi kafasına göre iş yapmak" kötüdür, bu da benim kanaatim demek ikna edici olmak şöyle dursun, şartlara göre dalga konusu olmanız ya da taşlanmanızla sonuçlanabilir. O yüzden herkes tarafından kabul edilmiş otorite figürlerinin, ikonların arkasına gizlenerek anlatılmak istenen hikaye aktarılır ve mesaj verilir. Yolsuzluk yapmaya karşıyım demek yerine, yolsuzluk yapıp manidar bir sonla karşılaşan devlet adamı figürünün öyküsünü anlatmayı yeğleriz. Yahut, falanca evliya falanca işten kaçınırdı deriz, "şu işi yapmamak lazımdır" demeyiz. 

Son dönemde bu meylimiz daha da belirginleşti. Atatürk gibi sembolleşmiş isimlerin muhalif kanatta farklı işlevler üstlenmesinde, yoğun bir Atatürk sevgisinin yeniden alevlenmesinde bunun emarelerini görüyorum. Tedirginiz. Korkuyoruz. Jurnal, ispiyon, tetikçilik, iftira Abdülhamid dönemine rahmet okutacak seviyelerde. Dini görüşünü sosyal medya hesabına yazan akademisyen işinden olabiliyor. Siyasi imada bulunan beyaz yakalı kapı önüne konuluyor. Muhaliflik eden müteşebbisin iş alma ihtimali yok. Fakat, sürekli hayal kırıklığı, öfke ve akıl almaz aptallıklara şahit olan insanların boşalması da gerekiyor. Bunu apolitik gibi görünen ama ima barındıran Atatürk paylaşımlarıyla sağlıyorlar. Atatürk dövmesi, Atatürk profil resmi, 10 Kasım'da anma paylaşımı... Siyasi görüşü belli etmenin getireceği tehlikelerden görece koruyan, ama hiç değilse taraf belli ettiren bir tutum. Atatürk "kahraman" nevinden bir "kültürel gösterge"dir (Ayrıntılı bilgi için tıklayınız) ve kahramanlar, ikonlar bu işe yarar; birleştirici işlevleri bir cemiyet teşekkülü için lazımdır. Ancak açıkça kendi görüşümüzü belirtebilmek yerine, dünyanın en normal, en sıradan görüşünü dile getirebilmek için ikon isimlerden hüccet aramak zorunda kalıyoruz. Bu acı verici bir şey. 

Diğer yandan iktidar da ikonlar üzerinden siyaset yapıyor. (Tıklayınız ve buna da tıklayınız) Orijinal içerik üretimi çok az, en etkili örneklerinden biri milyonlarca lira harcanan diziler, etkinlikler yoluyla sıfırdan yaygınlaştırılan Kayı tamgası idi. Fakat ekseriyetle Türk-İslamcı sapmanın yaygınlaştırdığı fikirler ve semboller çalınıp dönüştürülmek taktiği izleniyor. Yalan Söyleyen Tarih Utansın serisinin, Muhteşem İmparatorluğu Yıkanlar okuyucularının var ettiği tabana, fesli delinin tarih anlayışı ideolojik çerçeveyi çiziyor ve Abdülhamid ve İsmet Paşa gibi semboller üzerinden siyasi çerçeveleme yapılıyor. 

Kayı tamgasını İYİ Parti'nin çok güzel bir manevrayla sahiplendiğini ve hain ellerde, Türk'ü bir etnisite olarak göstermek ve alışıldık sembol dizgesinin dışında sembollerle AKP kontrolünde yeni bir Türk milliyetçiliği dizayn etmek amacına hizmet etmekten kurtardığını yazmıştım. Fakat MHP eliyle klasik ve yaygınlaşmış Türk-İslamcı sembollerin kullanımı büsbütün AKP'ye geçti. (İzleyiniz) AKP'nin yarattığı ya da yeniden keşfettiği sembollerle birleşince, yeniden devlet ve "üst-akıl" kontrolüne geçmiş, sivilleşip, demokratikleşip, gerçek bir fikir haline dönüşmesi engellenmiş bir yaygın milliyetçilikle karşı karşıya kaldık. Üstelik AKP "normalleştirme" operasyonları için delilerini kullanıyor. Delilik sıfatının arkasına gizlenenler, troll görünümlü tetikçi hesaplar, kalemler, tv salvocuları bir bir muzır bütün görüşleri, tutumları normalleştiriyorlar. Biz Atatürk'ün arkasına sığınıyoruz, onlar delilerin; ikonlarımızı tokuşturuyoruz. 

Konuyu çok dağıtmamak üzere Enver Paşa gibi yeniden keşfedilen ve tarihi karakteri ile objektif değerinden ayrı olarak farklı görüşlerin ajandalarına göre ikon işlevi üstlenen tarihi simalara girmeyeceğim; 2013 yılında Kadıköy Türk Ocağı'nda verdiğim konferansta "yeniden keşfedilen" 2 sima olduğundan söz etmiştim: Atsız ve Enver. Siyasi aktörlerin kasıtlı ikon yaratma, çalma ve kullanma operasyonlarından bağımsız olarak her yeni nesil yeni ikonlara, kahramanlara, simgelere de ihtiyaç duyuyor. 

Bu bizi ikonların/kahramanların/simgelerin özellikleri meselesine doğru götürür. Evvela, yaygın olmayan, tanınmayan, bilinmeyen bir simgeyi, ikonu, kahramanı tanınır kılmak çok zordur. (İkon, simge, kahraman ifadelerinin hepsi, iletişim biliminde "gösterge" kavramıyla karşılanır. Başka anlamı da olduğu için gösterge sözcüğü kafa karışıklığı yaratıyor ama bundan böyle o kelimeyi kullanacağım.) Ciddi bir tanıtım kampanyası gerektirir ve mutlaka bir "eski" hikayeye dayanmalıdır. Bu hikayenin gerçek olması gerekmez, gerçek olduğuna inanılması yeterlidir. Gamalı Haç ya da Kayı tamgası böyle: Evet, bu simgeler tarihte kullanılmış simgelerdir. Fakat gamalı haç, Nazilerin düşündüğü şekil, usul ve yaygınlıkta kullanılmamıştı; Kayı tamgası da Kayılar haricinde de kullanılan bir sembol olmanın ötesinde, Osmanlı'nın elit ya da avam tabakasının öyle sanıldığı gibi aşina olduğu bir sembol değildi. Bir yeniden keşif ve yeni misyonla yaygınlaştırma söz konusu. Öte yandan, düşman da sembolleştirilmeli, bir göstergeyle ifade edilerek kitleye sunulmalıdır, İsmet Paşa ve "cehape zihniyeti" AKP için bu işlevi üstleniyor. Rabia işareti, kitle ve sokak hareketleri için önemli olan, ortaklığı, birliktelik duygusunu pekiştiren basit el işaretini karşılamak için üretildi, bir dereceye kadar tuttu. Ancak kökü dışarıdadır, "rabia", "rubai" gibi sözcüklerin kökündeki arapça "dört" sayısı ile dört parmak arasındaki rabıta avam tarafından kolay anlaşılmıyor. Asla bir zafer işareti yahut bozkurt işareti olamayacak. 

Şimdi, AKP'nin karşısında duracak "miliyetçi" yahut "sağ" muhalefetin kendi göstergelerine ihtiyaç duyduğu kesindir diyebiliriz. Pekala bunları nasıl yaratmalı? Muhalefet çok iyi fikirlerle gelse bile, altyapısı hazır olmayan göstergeleri yaygınlaştırmada imkanlar açısından zorluk çekecektir. Potansiyel arz eden adaylar üzerinden tercihlere gitme ve sembolleriyle büsbütün ayrışmış yeni bir milliyetçi anlayış inşa etme zarureti kendisini gösteriyor. Bu, özellikle İYİ Parti'nin kalıcı bir aktör olması için hayati önem arz ediyor. 

Hürriyet Kasidesi ve Fevzi Çakmak Paşa, bu alanda benim önerilerim. İkisi de yeterli tanınırlığa sahip. İlki, Hürriyet Kasidesi, eskilik, dil açısından anlaşılmazın çekici/dini gelmesi (Dini metinler hep başka dilde okunur, o zaman büyüsel bir tını kazanırlar, bu nedenledir) gibi avantajlara ve anlam olarak müthiş vurgulara sahip. İkincisi ise, hem Atatürk'ü sahiplenen, hem de halkla çatışmayan bir uzlaşmacı kemalizmin yeni göstergesi olabilir. Fevzi Paşa bir dönem taşrasının en sevilen kahramanıydı, bu hatıra üzerine bir ikon inşa edilebilir. Osmanlı Padişahı olarak Genç Osman sahiplenilebilir. Bu göstergeler üzerinden bir "anlatı" inşa edilebilir. Anlatı ki, iletişimin sırrıdır, hülasasıdır, her şeyidir. İYİ Parti'nin bir hikayesi var, ama "anlatı"sı yok. 

Bir sonraki yazıyı "anlatı" meselesine ayırmayı planlıyorum. O zamana dek, sağlıcakla. 


M. Bahadırhan Dinçaslan

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it. 

 
mbdincaslan.com | © 2024 Tüm Hakları Saklıdır

  • Mevcut yorum yok.

Who's Online

1431 ziyaretçi ve 0 üye çevrimiçi

Latest Park Blogs